Salı, 21 Aralık 2021 00:01

Müneccimsiz, Muvakkitsiz Şeb-i Yelda

... Şeb-i Yelda için Google'ın yarattığı bir Doodle örneği ... ... Şeb-i Yelda için Google'ın yarattığı bir Doodle örneği ...


Aslında 7000 yıllık bir Pers / İran geleneği olan, ancak Osmanlı dünyasında da iyi bilinip kutlanan bir gece; kadim bir gelenek “Şeb-i yeldâ”

[Köken olarak farsçadan geliyor. Shab (şeb): Gece / Yaldā (yelda): Uzun. Yeldâ da aslında Farsça'ya Süryanice'den geçmiş bir kelime. Süryani dilinde "Velede" kökünden gelir ’en uzun’ demek oluyor.]

Astronomik açıdan bakınca Kuzey ve Güney yarımkürelerde simetrik olarak ters zamanlanan güneşe bağlı ekinoks ve gündönümleri birçok kadim kült için en eski epifanilerin de kaynağını oluşturur. Dünyanın, güneş etrafında çizdiği, Kuzeye doğru elips yolculuğunun en uç noktasında durduğu ve eksen değiştirerek Güneye döndüğü bu gün/gece çağlar boyunca kutsal kabul edilmiş…

 

seb i yelda shabi yalda 400 lo

"Shab-e Yaldā" 21 Aralık gününü 22 Aralığa bağlayan yılın en uzun gecesi... Pers takvimine göre eski yılın bitip yeni yılın başladığı yılbaşı olarak da kabul edilirmiş. İran kültüründe varolan birçok gelenek gibi Şeb-i Yelda da köklerini Zerdüştlük geleneğinden, Ahura Mazda inancından alıyor. Yalda kelimesi sembolik anlamı olarak kozmik düzenin kurucusu ve ışığın tanrısı Mithra’nın doğum gününü temsil ediyor. Bu doğum, hayatın kaynağı ışığın karanlığa karşı zaferdir özünde.

[Bu noktada daha da derine inerek kadim Türk geleneğinde varolan Nardugan kutlamalarıyla bağlantı kurmak, kadim inanç sistemlerinden beri süregelen Güneş ve Ay hiyerofanilerine ulaşmak, oradan da Yahudilik ve Hristiyanlık çizgisinde bakire anneden doğan kurtarıcı figürüne kadar ilişkileri sorgulamak mümkün ama bu başka bir yazı konusu olacak. Bizi takip etmeye devam edin lütfen :) ]
 
Nardugan Kutlamaları ile ilgili yazımız için tıklayın


İran'da binlerce yıldır aile ve arkadaşlarla biraraya gelinip gece boyu mümkünse karpuz, nar ve muhtelif yemişler, meyveler yenilip, şiirler okunarak kutlanan ve geleneksel “Hafız Falı” bakılan özel bir kutlama… Şeb-i Yelda gecesi yeteri kadar karpuz ve nar yenirse, kış boyunca soğuk ve hastalıktan korunulacağına inanılıyor. Özellikle “nar ve karpuz” gibi kırmızı meyvelerin yenmesi ve gecenin sembolü olarak görülmesi naif ve romantik bir açıklaması var. Burdaki kırmızı, en uzun geceden sonraki şafağın kızıllığını temsil ediyor.

 

hafiz in kabri sebi yelda 400 loHafız Kabrinde gece-gündüz şiir okuyan birilerini görmek mümkün... Hafız Falı: Fars dili ve edebiyatının en büyük sanatçısı olarak kabul edilen Hâfız-ı Şîrâzî 1300'lerde İran'da yaşamış. Bu şairin en önemli eseri "faale hafiz" adlı (fal) kitabıdır. İran kültüründe çok önemli yeri olan bu kitap bir fal bakma/müneccimlik aracı olarak kullanılır. Belirli bir sayfa numarası ve bent numarası seçerek veya kitabın bir sayfası rastgele açıldığında karşınıza çıkan benti/mısraları geleceğiniz veya kaderiniz hakkında yorumlanarak fal bakılır.
 

Şeb-i Yelda hem gelenek olarak hem de bu romantik anlamları ile çağlar boyunca birçok şairi etkilemiş. Firdevsi, Hafız-i Şirazi, Sa’di-i Şirazi, Ömer Hayyam, Şehriyar, Yunus Emre, Fuzûlî, Bâkî, Nedim, Şeyh Galip gibi Fars, Türk, Osmanlı dünyasının en önemli şairleri, dizelerinde sıklıkla kullanmışlar. Bizde de özellikle divan edebiyatı şairleri arasında aşka olan teşbihte çokça kullanılan bir öğe haline gelmiş. Divan edebiyatında tanımlanan sevgilinin, keman kaşları, gonca dudakları, servi boyu yansıra uzun ve simsiyah olmasıyla Şeb-i Yelda olan saçları süsler aşk dizelerini.

Konu “şiirsel” olunca birkaç şairi/mısrayı da anmanın tam zamandır şimdi;
Her ne kadar ne müneccim ne de muvakkit kaldıysa da şu dijital dünyamızda
Biliyoruz ne de olsa gece uzun, vakit var yeterince kızıl şafağa…


En bilinen dizeler Bosnalı Sabit Efendi' ye ait:

    Şeb-i yeldâyı müneccimle muvakkit ne bilir,
    Mübtelâ-yı gama sor kim geceler kaç sâ'at. 

[En uzun gecenin hangisi olduğunu zaman ölçenler (takvim yapanlar) ve yıldız ilmi ile uğraşanlar ne bilsin! Aşk yüzünden gam müptelası olmuşa sorun ki geceler kaç saattir!..]


Fuzuli'nin mısraları ise Sabit Efendiye bir cevap niteliğindedir: 

    Şeb-i yelda’da uzar fecre kadar kıssa-i aşk
    Ta ki Mecnun bitirir nutkunu Leyla söyler.


Cafer Çelebi ise Şeb-i Yelda'nın hüznü ile Nevrûz'un (baharın gelişi/doğanın uyanışı) neşesini karşılaştırır:

    Neden ol zülf uzanup hadd-i dil-efrûza gele
    Kim görüpdür şeb-i yeldâyı ki nev-rûza gele

[Sevgilisinin zülüfü, gönül aydınlatan yanağına döküldüğünü görünce, Şeb-i Yeldâ’nın Nev-rûz’a dönüştüğünü görmüş olur]


Ve yakın çağımızın önemli şairlerinden Yahya Kemal'in Hafız ve rindleri üzerine yazdığı eşsiz dizeleri:

   Hafız'ın kabri olan bahçede bir gül varmış;
   Yeniden her gün açarmış kanayan rengiyle.
   Gece; bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış
   Eski Şiraz'ı hayal ettiren ahengiyle.

   Ölüm asude bahar ülkesidir bir rinde;
   Gönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter.
   Ve serin serviler altında kalan kabrinde
   Her seher bir gül açar;her gece bir bülbül öter.

[Rindlerin Ölümü - Yahya Kemal Beyatlı]

Bu kategoriden diğerleri (önceki-sonraki makaleler): « Kadim Kent Diyarbakır ve Edebiyat Kırılan Bir Kavanozun Düşündürttükleri »
Yorum yapmak için oturum açın

Sosyal Medya